Prof. Dr. Metin İZETİ

GÜNÜMÜZ MAKEDONYA BEKTAŞİLERİ’NİN DİNİ İNANÇLARI VE YAŞAYIŞLARI

ÖZET

Bektaşîlik bir tarikat olarak Balkanlar’da en çok Arnavutların arasında yayılmış ve bu millet tarafından  kucak açılmıştır. Zamanla birçok Bektaşî büyüğü de Arnavutların arasından çıkmıştır. Bugün bile Arnavut Müslümanların –Bektaşî olsun veya olmasın- dini sosyal ve kültürel yaşayış tarzını incelediğimizde bektaşî motiflerin belirgin şekilde bulunması,çoğu ailede bu tarikat anlayış ve geleneğinin devam ettiğini göstermektedir.

Makedonya  Bektaşîlerini  Arnavutluk ve Kosova Bektaşîlerinden ayrı görmek mümkün değildir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra çizilen sun’i devlet devlet sınırları bu topraklarda yaşayan insanların anlayışlarında hiçbir değişme yapmamıştır.

Makedonya’da yaşayan Bektaşîlerin tamamı dini inanç bakımından  kendilerini İslâmın bünyesinde ve Muhammed- Ali’nin yolunun takipçileri olarak görmektedirler. Dünyada diğer Bektaşî gruplarda da olduğu gibi en önemli bayramları Aşure (Matem ) ve Sultan Nevruz’dur. Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı da bayram olarak kutlanmaktadır.

Sabah ve akşam günde iki defa kendilerine has duaları okuyup ibadet ederler, Cuma akşamlarında tekkede bir araya gelerek sohbet yapılır, nefesler okunur,dua edilir. Birinin çocuğu olduğu zaman tekke’de mevlid düzenlenir ve yemek yapılır. Cenaze ile ilgili bütün adetler Sünnîlerde olduğu gibidir ve genelde cenazeler cami imamları tarafından hazırlanır. Aynı şekilde biri Bektaşîliğe girdiği zaman yapılan ayinden (İkrar Ayini) sonra tekkede yemek yapılır ve beraberce yenilir.

Bu tebliğte Makedonya’da yaşayan bektaşilerın inanç ve yaşayışları anket ve röpörtajlar ışığında değerlendirilecektir.

& & &

Dilimize Fransızca’dan geçen, ancak aslı Eski Yunanca olan Makedonya kelimesi “karışık, türlü, muhtelif parçalardan oluşan, yamalı bohça, sebze ya da meyve salatası” manâlarına gelmektedir[1]. Makedonya güneyde Ege denizinin kuzeybatı kıyılarından, kuzeyde Vardar nehrinin orta kısımlarına, doğuda Marta nehrinden batıda Tesalya ve Şar dağına kadar uzanan sahayı kaplar ise de sınırları kesin bir şekilde hiçbir zaman belli olmamıştır. Daha doğrusu bugünkü anlamda Makedonya coğrafi bir bölgeden öte XIX. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmış siyasî bir terimdir.

Balkan yarımadasının içinde yer alan, aynı zamanda Asya’dan Avrupa’ya uzanan ana yolun üzerinde bulunan Makedonya, hem doğulu hem batılı çeşitli milletlerin ilgisini çekmiş ve bu milletler tarafından elde edilmeye çalışılmıştır.

Beş asırlık Osmanlı idaresinde Makedonya iyice gelişmiş ve bu bölgeden yetişen eşraf Osmanlı devletinin çeşitli mevkilerinde vazife görmüştür.

Makedonya 1912 Balkan savaşlarına kadar Osmanlı idaresi altında kalmıştır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1.XII. 1919  Sırp, Hırvat ve Sloven (SHS) krallığı kurulmuş, Makedonya bu münasebetle  üç kısma ayrılmıştır. Bir parçası Yunanistan’a (Ege Makedonyası, halen Yunanistan altında), bir parçası Bulgaristan’a (Pirin Makedonyası halen Bulgaristan altında), bir parçası da yukarıda zikredilen yeni kurulmuş krallığa verilmiştir (Vardar Makedonyası)[2]. 1945 yılından 1991 yılına kadar komunist Yugoslavya’nın altı cumhuriyetinden biri olarak yaşamını sürdürmüş, 1991 yılında referandum sonucu bağımsızlığını ilan etmiştir.

İslâm Dininin Balkanlar’a girmesinde ve yerleşmesinde tekkelerin ve tarikat şeyhlerinin üstlenmiş oldukları görevlerin ve yaptıkları faaliyetler çok önemli rolü olmuştur. Osmanlı fetihlerinin, Balkanlar’daki öncüleri tarikat şeyhleri olmuştur. Balkanlar, Osmanlı ordusunun gelip askeri açıdan feth etmesinden çok daha önce tarikat akıncıları tarafından bir anlamda feth edilmiş, diğer bir deyişle Osmanlı buraya geldiğinde yerli halkın psikolojik bazda bu fethe hazır hale getirildiğini, son derece elverişli bir ortamla karşılaştığını söyleyebiliriz.

Balkanlar’da Türk-İslâm adına bir gönül fethi gerçekleştirenlerin başında özellikle Bektaşîlerin önemli rol oynadıklarını günümüzde dahi birçok yol kavşaklarında yüzlerce Bektaşî Tekkesinin ve türbesinin mevcudıyeti kanıtlamaktadır.

Balkanlarda yaşayan Müslümanların dini sosyal ve kültürel yaşayış tarzını incelediğimizde tasavvufi motiflerin belirgin şekilde bulunması, çoğu ailede tarikat anlayış ve geleneğinin devam ettiğini göstermektedir.

Sakinlerinin büyük bir bölümü Hristiyan olan  ve Osmanlı’nın gelişinden önce Balkanların epeyce bir kısmını teşkil eden Makedonya’da İslâmiyetin ilk tohumlarının Bektaşî Tarikatı tarafından atılması, Bektaşîliğin  temel ilkelerinden derin insan sevgisi, yüksek hoşgörü ve karşılıksız hizmeti esas almış olması  ve bu hususun halkın dikkatını büyük ölçüde çekmiş olmasından ileri gelmektedir. Bektaşîliğin bu özelliği ve mensuplarının  bu anlayıştan kaynaklanan tavırları Müslümanlar’la Hristiyanlar arasında sevgi ve

kaynaşma zemininin kurulmasında önemli rol oynamıştır[3]. Özellikle Bektaşî tekkelerinin iktisadi ve sosyal alana önem vermeleri, din, dil, ırk farkı gözetmemeleri rağbet görmelerine vesile olmuştur.  Tekkeler hangi  dinin  mensubu

olursa olsun halkla karışıp kaynaşarak halk kitlelerini yönlendirmede önemli ölçüde katkıda bulunmuşlardır.

Nitekim Osmanlı devlet idarecileri bu tür kolonizatör dervişlere araziler bağışlayarak kendi topraklarında yerleşmelerini sağlamışlardır[4]. Bunun yanısıra yeni feth edilen topraklarda, Hristiyan halkın Osmanlı idaresiyle uyum sağlamasında Bektaşîlerin kaynaştırıcılık yaptıkları da bir gerçektir.

Makedonya veya daha geniş çerçevede düşünecek olursak Balkanlar Bektaşî Tarikatı açısından da birinci derecede önem taşımıştır. Bundan dolayı Balkanlarda yaşayan halkın mensup olduğu mevcud tarikatların arasında,  Balkan sakinlerinin kültürel, sosyal ve siyasal yaşantısında Bektaşîliğin özel bir konumu vardır. Özellikle Balkanlarda yaşayan Müslümanların en çok nufusa sahip olan milleti Arnavutlar arasında Bektaşîlerin tesirleri çoktur ve başlı başına bir araştırma konusudur[5].

Bektaşîlik bir bakıma İslâm inançları ile yöre halkı inançlarının ortak noktalarını gösteriyor ve hepsinin aynı Allahın kulları olduğunu vurguluyordu. Bektaşîler yeni geldikleri bölgedeki yerel halkın inançlarına ve kutsal günlerine saygı duymuşlardır. Daha derinliğine incelendiğinde görülecektir ki Balkan Bektaşîlerinin uygulamalarında, semavî dinlerin önemli kutsal günlerine denk düşen birer kutsal günü bulunmaktadır.

Böylece geldikleri yerleşim bölgesinde yerel halk hüzünlü bir kutsal gün kutluyorsa, aynı tarihte Bektaşîlerin de bir hüzünlü kutsal günü, sevinçli kutsal günü kutluyorsa onların da sevinçli kutsal günü kutlamasına rastlanmaktadır ve genelde kutlamaları ve törenleri paralellik taşımaktadır.

Bektaşîliğin Balkanlar için sunduğu bu güzel metodu değerlendiren yükselme devri Osmanlı Padişahları Bektaşî Babalarını fethetmeyi düşündükleri bu topraklara önceden görevlendirerek göndermişlerdi.

Bektaşîliğin fetih topraklarında yayılmasının nedenlerinin birisi şüphesiz Yeniçeri-Bektaşî ilişkisiydi.Bu ilişki gereği Yeniçerilerin gittiği her yere Bektaşîlik de gitmiş oluyordu[6].

Makedonyada yaşayan halkın İslâmlaşmasında yeni gelen idarenin kabul edilmesinde Bektaşîlik, sonsuz hoşgörüsü, insana verdiği değer anlayışıyla çok katkıda bulunmuştur. Bölgede değişik zamanlarda hizmet etmiş çeşitli Bektaşî Büyüklerinin mezarları, daha sonraları yerli halk tarafından ziyaretgah olarak kulanılmıştır. Makedonya’da yaşayan insanların bu velilere ilişkin anlattıkları muhtelif efsanelere rastlamak mümkündür.

Makedonya’da tarihî vesikalara dayanarak Bektaşîlerin tekke kuruluşları XVII. yüzyılın ikinci yarısından sonra başlamış, en aktif oldukları dönemler de XVIII. yüzyılın  ikinci yarısı ve XIX. yüzyılın ilk yarısı olmuştur.

XVII. ve XVIII. yüzyılda Arnavutluk ve Makedonya’da hüküm süren birçok Paşa’nın Bektaşî tarikatına mensup olması Bektaşîlerin bu bölgelerde rahatça faaliyet göstermelerine ve paşaların desteğiyle tekkeler, zaviyeler ve türbeler inşa etmelerine sebep olmuştur. Arnavutlukta belirli bir dönem (1790-1822)Bab-i Ali’den tam bağımsızlık içinde hüküm süren Epir Veziri Tepedelenli Ali Paşa bir Bektaşîdir ve tarikatın yayılmasına çok yardımda bulunmuştur[7].

18. yüzyıldan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamaya yüz tutması, bu bölgelerde devlet otoritesinin ortadan kalkmasına sebep olmuştur. Bunu fırsat bilen bazı bölge idarecileri Osmanlı Devletiyle Bektaşî anlaşmazlığını körükleyerek Bektaşî tekkelerini kendi siyasi ve şahsi amaçları doğrultusunda yönlendirmeye çalışmışlardır. Bu gibi hadiselerin en belirgin örneğini Kalkandelen Harabati Baba Bektaşî Tekkesinde görmekteyiz. Zamanın Kalkandelen idarecisi Recep Paşa ile başlayan isyan hareketleri oğlu Abdurrahman Paşa döneminde de devam etmiştir[8].

17. yüzyılda Kalkandelen kazası -özellikle Recep ve oğlu Abdurrahman Paşa[9] zamanında- Polog Ova’sında o kadar etkili hale gelmiş ve gelişmiş ki Gostivar ve Kırçova’yı da etkisi altına almıştır. Recep Paşa ve oğlu Abdurrahman Paşa’nın yardımlarıyla Harabati Baba’nın Sersem Ali Dede’ye inşa ettirdiği türbenin etrafında bir külliye yapılmıştır. İçinde türbe, mescid, semahane gibi dinî yapıların yanında misafir evi, şadırvan, çeşme, derviş evi, Fatıma evi, aşevini barındıran Harabati Baba tekke külliyesi kaza’nın kalkınmasında ve bu statüyü kazanmasında çok etkili olmuştur.

Harabati Baba Tekke’sinde kültür ve sanatın her alanına önem verilmesi, Bektaşîlik adabına göre her dervişin bir sanat ve zanaatla meşgul olmasından ileri gelmektedir. Dervişler yaptıkları işlerle bir yanda Baba’nın takdirini kazanıyor, diğer yandan çalıştığı sanat dalında kendini yetiştirerek çevre halkından rağbet görüyorlardı. Bundan dolayı, Harabati Baba Bektaşî Tekke’sinde tekke edebiyatı, dinî musikî ve resim sanatı gibi kültür dallarına yer verilmiştir.

Harabati Baba Bektaşî Tekke’sinde gelişen bir tekke edebiyatının olduğu, tekke yapılarında ve mezar taşlarındaki kitabelerde yazılan “Nefes” ve “Şiir”’lerden kolayca anlaşılmaktadır. Tekkede yazılmış bütün şiir ve nefeslerde konu olarak Bektaşî Tarikatına ve Hz. Ali’ye medhiyeler yapılmıştır.

Harabati Baba Bektaşî Tekkesi’nin duvarlarında tekkede edebi çalışmaların var olduğunu anlatan panolar içerisine alınmış birçok nefes vardır. Örneğin:

“Bahr-ı himmettir Muhammed    –     İbr-u ihsandır Ali

  Fahr-ı alemdir  Muhammed       –     Şah-ı merdandır Ali

 Mühr-ü hikmettir Muhammed    –      Mah-ı irfandır Ali

Cevher-ı candır Muhammed    –      Nur-u İmandır Ali”

Zikirler ve zikirlerin dışında tekkeye gelen ziyaretçilerin ilgisini çekmek maksadıyla , Makedonya’daki Bektaşîlerin merkezi olan ve dünyada dört büyük Bektaşî tekkesinin arasında bulunan Harabati Baba Tekkesinde tesavvufi müziğe de önem verilmiştir. Tekke müzesinde musiki aletleri  ve mescit yanında zikir yapılan “Semâhane” kalıntıları ,bizlere açıkça tekkede musîkiye yer verildiğini göstermektedir.

Tekke binalarında mimarî dekorasyona önemli ölçüde yer verildiği, mevcut olan duvar resimlerinden kolayca anlaşılmaktadır. Aynı zamanda, binaların girişlerinde çok güzel yazılan kitabe örneklerine de rastlıyoruz.Tekkedeki kitabelerin çoğunda Sülüs ve Nesih yazı şekilleri kulanılmıştır.

Harabati Baba Bektaşî Tekke’sinde yapılan faaliyetlerin genişlemesinde ve halkın irşadında Osmanlı döneminde Harabati Baba’dan sonra en  faal olan babalar şunlardır: Mehmet Harabati Baba, Ekmekçi Ahmet Baba, Hacı Emin Baba, Sadık Baba v.b.[10].

Osmanlı döneminde Makedonya’da mevcut olan Bektaşî tekkeleri değişik kültür alanlarında bölge halkını aydınlatmışlardır. Osmanlı İmparatorluğunun değişik kademelerinde görev yapan Balkan menşe’li eşraf, birçok şair, felsefeci, ressam bu tekkelerin rahle-i tedrisinden geçmiştir. Özellikle Harabati Baba Tekkesi, tekke görevinin yanında, okul, yardımlaşma müessesesi, kervansaray v.s. gibi de bölge halkına ve ziyaretçilere hizmet vermiştir.

Bektaşîler ve aynı zamanda Bektaşî tekkeleri kültürel açıdan oynadıkları rölün yanısıra, Bektaşîliğe en çok kucak açan Arnavutların eğitim, siyasi şuur, XIX. yüzyıldan sonra milli şuur kazanmalarında çok etkili olmuştur. XIX. yüzyılın ilk yarısında Yeniçeri Ocağı’nın ilgasına ve Tanzimat Fermanı’na karşı çıkan Balkan menşe’li paşalar faaliyetlerini Bektaşî tekkelerinde ve Bektaşîlerin arasında devam ettirmişlerdir[11].

XIV. ve XV. yüzyıllarda Osmanlı’nın Balkanlara ve özellikle Arnavut topraklarına yerleşmesinde en çok yardımcı olan Bektaşîler, XIX. yüzyıldan itibaren Osmanlı’nın Arnavutluk, Kosova ve Makedonya’dan uzaklaştırılması için de çok çaba sarfetmişlerdir. XIX. yüzyılın sonlarında birçok yabancı seyahatçı    Bektaşî    tekkelerini    ziyaret    ediyor,    babalarla    aylarca    beraber

kalıyordu[12]. Ancak Osmanlı’nın Balkanlardan çekilmesi Bektaşîler için de pek faydalı olmamıştır. Makedonya’da Bektaşîlerin merkezi olan Harabati Baba Tekkesi 1912 yılında kapatılmış ve küçük aralar hariç tutulursa 80 yıl kapalı kalmıştır.

Büyük karışıklıklarla geçen birkaç onyıldan sonra (Osmanlı İmparatorluğu’nun zor günleri; Jön Türk hareketi; Makedonya Dahilî İhtilâl Komitesi’ne bağlı Yunan, Sırp ve özellikle Bulgar komitacıların terorist metodlara başvurarak gerçekleştikleri eylemler) Osmanlı orduları1912 yılından sonra Makedonya’dan çekildi. Osmanlı’nın çekilişinden hemen sonra 1913  yazında II. Balkan Savaşı, daha sonra 1914 yılında I.Dünya Savaşı patlak verdi ve bu bölgenin büyük bir kısmı için talihsiz yıkımlar dönemi başladı.

Bütün bu karışıklıklara rağmen sıkıntılı bir şekilde de olsa rufailer, melamiler ve halvetiler faaliyetlerini devam ettirdi. Osmanlı’nın çekilişi, Balkan savaşları ve I. Dünya Savaşı sıralarında Bektaşî tekkeleri faaliyetlerini tamamen durdurmuştu.

1 Aralık 1919 yılında kurulan S.H.S. (Sırp,Hırvat,Sloven) Krallığı döneminde Makedonya’da bulunan birçok Bektaşî tekkesi kapatılmış veya kiliseye dönüştürülmüştür. Makedonski Brod’ta bulunan Bektaşî Tekkesi Sv.Nikola kilisesi olmuştur, Üsküp’ün çıkışında, Kumanova ve Üsküp arasında Karacaahmet’in mezarının bulunduğu zannedilen tekke de aynı akıbete uğramıştır.

Makedonya’da iki dünya savaşı arasında resmi olarak bütün Bektaşî tekkeleri kapatılmıştı ve babalar da Arnavutluğa kaçmıştı. I. Dünya Savaşı sıralarında Büyük Arnavutluk devletini kurmak  iddiasına katılan birçok Bektaşî için yeni kurulan Sırp, Hırvat ve Sloven krallığında yaşama hakkı kalmamıştı. Bektaşî tekkelerinin dini faaliyetleri durdurulduktan sonra  vakıfları Makedonya İslâm Birliği Vakıf Dairesinin denetimi altına alınmıştır. Ancak bu dönemlerde Arnavutların arasında 250.000 Bektaşî bulunmaktaydı.

 1925 yılında tekke ve zaviyeler kapatıldığında Türkiye’de olduğu gibi Makedonya , Kosova ve Arnavutlukta bulunan Bektaşîler de başsız kalmıştı.

Arnavut Bektaşîlerinin bağımsızlığı için yapılan çalışmalar 1920 lerden itibaren başlamıştır. Ahmet Zogu’nun yönetimindeki Arnavutluk bağımsızlığını (Ocak 1920) ilan ettikten sonra Lushnja’da yapılan kongrede Arnavut devleti Sünnîliği, Bektaşîliği, Ortodoksluğu ve Katolikliği eşit olarak tanımıştı. Bundan hareket ederek Arnavut bölgelerin şöhretli babaları Ahmet Turan ve Hüseyin Prişta 13.07.1920 tarihinde yeni hükümete büyük bir Bektaşî Kongre’sinin yapılması için müracaat etmiş ve izin istemişlerdi[13].

17 Ocak 1921 tarihinde Prişta’da ilk büyük Bektaşî Kongre’si yapılmış kongrede Makedonya, Kosova ve Arnavutluktan 37 baba hazır bulunmuştur.

Kongre’de Arnavut Bektaşîlerinin örgütleşmesini ve faaliyetlerini düzenleyecek 28 maddeli bir tüzük kabul edilmiştir. Aynı zamanda Arnavut Bektaşîleri hakkında son sözü söyleyecek 7 kişilik bir Babalar Komisyonu kurulmuştur[14].

Tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra dünya Bektaşîlerini başı olan Salih Niyazi Dede’nin Hacı Bektaş’tan 1933 yılında Arnavutluğa  gelmesiyle Kral Ahmet Zogu’’un da yardımıyla Tirana’da büyük bir bina yaptırıldı ve Dünya Bektaşîlerin merkezi Hacı Bektaş’taki Pir Evi açılıncaya kadar buraya intikal ettirildi. Salih Niyazi Dede Arnavutluk’ta bulunduğu sürede Makedonya, Kosova ve Arnavutluk’ta 67 tekkede görev yapan dervişlere erkan gösterip  babalığa  yükseltmiştir. 1941  Ekim’inde  Salih Niyazi Dede  30 yıl önce

kapatılmış olan Harabati Baba Bektaşî tekkesini faaliyete geçirmek için Makedonya’ya Yakovalı Derviş Kazım Bakali’yi gönderdi.

Elbasan Cafer Baba tekkesine bağlı olan Derviş Kazım tekke’nin postnişini Mustafa Baba’dan izni aldıktan sonra yanına Elbasanlı Derviş Musa Hinadema’yı da alarak 6 Aralık 1941 yılında Kalkandelen’e gelmiştir.

Birkaç gün yerleştikleri Dr. Cafer’in[15] evinde kaldıktan sonra Tekke’nin Ambar Evi’ne geçmişler ve 1941/42 kışını çok zor şartlarda orada geçirmişlerdir. Artık babalık rütbesine yükselen Baba Kazım Bakali ile Baba Musa Hinadema Makedonya İslâm Birliğinden Makedonya’da bulunan Bektaşî tekkelerin vakıflarını geri almak için bu müessesenin yetkilileri ile irtibata geçmişlerdir. Uzun süren tartışmalardan sonra tekkelerin vakıfları tekkelere iade edilmiştir. 1942  yazında Baba Kazım’a ve Baba Musa ‘ya yardımcı olmak üzere Arnavutluktan Korçalı Derviş Aziz, Yakovalı Derviş Muharem ve Derviş Kamil katılmıştır. Baba Kazım yanındaki dervişlerle Makedonya’da Bektaşîliğin yeniden canlanması için çok çaba sarf etmesine rağmen pek te başarılı olamamıştır. Zira, iki dünya savaşı arasında kurulan Yugoslavya Krallığı’nda Sünnî Hanefi Mezhebi devletin resmi mezhebiydi ve hocaların çalışmaları-devletin siyasetine karışmadıkça- serbestti ve destekleniyordu[16]. Bu sıralarda birçok hoca efendi İslâmın temel prensiplerinden çok uzaklaşmış olan

Bektaşîleri namaza, oruça yaklaştırmak, içki ve heterodoks görüşlerden uzaklaştırmak  için  epeyce  çaba   sarfetmişlerdir.  Yaptıklarının  doğru  veya

yanlışlığı bir yana,özellikle Kalkandelen, Gostivar ve Kırçova’da çok başarılı olmuşlardır[17].

1941 yılında Derviş Kazım Kalkandelen’e geldiğinde ona karşı birçok hoca efendi kaba kuvvet kulanmayı da düşünmüşlerdir. Ancak Dr. Cafer Suleymani’nin otoritesi ve devlet kademelerinde ki yeri onları bu davranışlarından vazgeçdirtmiştir.

            İkinci Dünya Savaşından sonra komunist Yugoslavya kurulmuş,onun bünyesinde de Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti yer almıştır. Yeni devlet yetkilileri birçok vakfın yanında Makedonya’da sahipsiz kalan Bektaşî tekkelerinin vakıflarını da gasp etmiştir. Baba Kazım Bakali Baba Musa Hinadema ile birlikte Makedonya’dan uzaklaşarak Yakova Bektaşî Tekkesine yerleşmişlerdir. 15 Şubat 1981 yılında vefatına kadar Baba Kazım Yakova’da kalmıştır[18].

            Baba Kazım Makedonya’dan uzaklaşırken Makedonya Bektaşîlerinin sorunları ile ilgilenmek için Baba Tahir Gaşi’yi yerine bırakmıştır.

            İkinci Dünya Savaşı sıralarında Arnavutluk, Kosova ve Makedonya’da Bektaşî Babaları[19] tamamen komunistlerin karşısında yer alırken,  1950 lerden sonra birçoğu komunistlerle aynı saflarda hareket etmeye başlamıştır. Birçok Arnavut Komunist Yöneticisi Bektaşî sıralarından çıkmıştır.

Komunist dönemi Yugoslavyası(1945-1990) anayasasında 1952 yılına kadar tarikat ve tekkelerin faaliyetlerini belirtecek bir madde bulunmamaktadır[20]. Tarikat ve tekkeler İslâm Birliği Teşkilatına ait bir birim olarak görülmüştür. 1952 yılında ilk olarak tarikat ve tekkelerin faaliyetleri yasaklanır. Bu münasebetle Makedonya’da bütün tekkeler kapatılmıştır. Makedonya’da bulunan Bektaşî tekkelerden kapatılıp ancak günümüze kadar ayakta kalabilen üç tekke vardır. Kalkandelen Harabati Baba Tekkesi[21], Kırçova Hıdır Baba Tekkesi ve Pirlepe’nin Kanatlar köyündeki Dikmen Baba Tekkesi.

            Tarikat ve tekkelerin kendi aralarında kurdukları bir organizasyona ilk olarak 1970 yılında rastlıyoruz.Bu tarihte Yugoslavya dervişleri ortaklaşa olarak yaptıkları ilk toplantıda Yugoslavya İslâmî Tarikat Dervişleri Federasyonu’nu kurdular[22]. Bu teşkilat bütün mevcut tarikat,şeyh ve tekkeleri bir çatı altında toplamayı hedeflemiştir.

Aradan iki yıl geçmeden 1972 yılında bu teşkilat genişletilerek Yugoslavya İslâm Tarikat ve Dervişler Birliği adıyla faaliyetine devam etmiştir. Tarikat ve tekkelerin bir organizasyon altında toplanmaları, faaliyetlerine belirli bir harketlilik ve canlılık kazandırdı. Nitekim 1978 yılında mustakil olarak “Hu” adında kendi bültenlerini de çıkarmaya başladılar. Yugoslavya Bektaşîlerini bu teşkilatta Baba Kazım Bakali temsil etmekteydi, ancak Makedonya’da Bektaşîlerin temsilcisi olan Baba Tahir Gaşi de birçok toplantıya misafir olarak katılmıştır.

 Makedonya bağımsızlığının ardından ve demokrası hareketlerinden sonra  Kırçova  Hıdır Baba  Tekkesi  Ziya Paşoli Baba’nın postnişinliğinde ve

Kanatlar’da üç baba  Musa Baba, Cafer Baba ve İdris Baba meydan açarak faaliyetlerine başlamışlardır. 1993 bir Nevruz sabahında Kalkandelen’li, Gostivar’lı, Kırçova’lı Bektaşîler bir araya gelip Harabati Baba Bektaşî Tekkesine zorla girivermişler. Bir anda organize edilmiş bir şekilde Meydan Evi’ne postlar serilmiş, gülbanklar çekilmiş, Nevruziyeler okunup, Hazreti Ali’nin doğum günü kutlanmıştır. Polis çıkartmak isteyince dervişler sonuna kadar direnmişler. On günlük açlık grevi yapan mühipler, on gün boyunca Meydan Evi’nden çıkmamışlar. Böylece Türbe ve Meydan Evi’nin bulunduğu bölümde kalmalarına izin verilmiştir. O günden bu yana tekkenin bir bölümünde bektasıler kalmaktadır. 1993 yılında postnişinliğe Baba Tahir Emini oturmuşturç Onun 2006 yılında vefatından sonra Arnavutluyktan gelen Baba Edmond Brahımaj postişinlik görevini yürütmektedir.

Anket ve Ropörtaj Işığında  Günümüz Makedonya Bektaşîleri’nin Dinî  İnançları ve Yaşayışları

            A. Anketler ve Değerlendirilmesi

Anket uygulamasında Makedonya’da Bektaşî tekkelerinin faal olduğu Kalkandelen , Kırçova ve Kanatlar köyünün seçilmesi uygun görülmüştür. Çünkü bu üç yer hem tarih boyunca hem günümüzde Makedonya Bektaşîlerinin yaşadıkları ve faaliyetlerine devam ettikleri  en önemli merkezlerdir. Özellikle Kalkandelen‘in Arnavutluk’a yakın olması, jeo- politik açıdan da çok önemlidir.

Yapılan ön girişimlerde gerek halkın ankete yabancı olması gerekse bölgedeki mevcut olan önyargılardan dolayı katılımın çok düşük düzeyde olacağını düşünmüştük, fakat devamlı diyalog kurduğumuz babalara  amacımızın bir bilimsel çalışma  olduğunu inandırdıktan sonra babalar anket formlarının dağıtılmasında bizzat yardımcı olmuşlar ve halka bunun üniversite’de bir çalışma olduğunu, şüphe duyulacak menfi bir durumun bulunmadığını, soruları dikkatlice okuyarak doğru biçimde cevaplamaları gerektiğini söylemişlerdir. Böylece Kalkandelen’de anket başarıya ulaşmış, katılım %90 nı bulmuştur. Kırçova’da anket’e katılım %70’i geçmiştir. Kanatlar köyünde ise anket’e katılım yüzdesi umulanın altında %45 cıvarında kalmıştır[23].

Ankette Yer Alan Soruların Değerlendirilmesi

            SORU  1

                                   “Sizce Bektaşîlik Nedir”?

İFADELER                                                                SAYI                       %

 a) Hz Muhammed’in yolunu takip etmektir.                   –                            0 

 b) Hz. Ali ve imamların  yolunu takip etmektir.             15                      7,5

  c) Hacı Bektaş Veli’nin kurmuş olduğu bir             117                     68,5

            tarikattır.

 d) Mürşit olarak Hz. Muhammedi, Rehber olarak            58                      29

Hz. Ali’yi ,Pir olarak Hacı Bektaş Veli’yi tanımaktır.    

 e) Farklı düşünüyorsanız lütfen yazınız.                   –                         –

 f) Cevapsız                                                                     10                        5

 Toplam                                                                           200                       100

            Görüldüğü gibi deneklerin yarıdan fazlası (%68,5) Bektaşîlik’in “Hacı Bektaş Veli’nin kurmuş olduğu bir tarikat” olduğunu söylemiştir. Bektaşî babaları konuşmalarında, sohbetlerinde ve gazetelere verdikleri demeçlerde her zaman Hacı Bektaş Veli’yi ön planda tutmaktadırlar, bundan dolayı Bektaşîliği çok az bilen Makedonya Bektaşîleri Baba’lardan Hacı Bektaş Veli’nin ismini en çok işittiklerinden dolayı bu cevabı benimsemişlerdir. .

Bektaşîliğin “Mürşit olarak Hz. Muhammed’i , Rehber olarak Hz. Ali’yi, Pir olarak Hacı Bektaş Veli’yı tanımak” olduğunu söyleyen deneklerin (%29) genelde Kanatlar köyünde yaşayan Türk Bektaşîleridir. Çünkü bu köyde yaşayan ahalinin Türkiye’de akrabaları vardır ve Bektaşî Babaları da Türkiye’den el almışlardır, aynı zamanda Doç.Dr. Bedri Noyan Dedebaba’nın  Bektaşîlik-Alevilik Nedir? kitabının da babalar ve bazı muhibler tarafından okunduğunu görmüştük.

Şiiliğe meyilli ve henüz Bektaşîliğe girmemiş olan genç aşıkların bir bölümü (%7,5) Bektaşîliğin “ Hz. Ali ve imamların yolunu takip etmek” olduğunu söylemişlerdir.

  SORU 2

            “Kendinize hangi isimle hitab edilmesini isterdiniz”?

            İFADELER                                       SAYI                                        %

            a) Alevi                                                      –                                            0

            b) Kızılbaş                                             –                                           0

            c) Rafizi                                                       –                                           0

            d) Bektaşî                                                200                                       100

            e) Cevapsız                                                 –                                             –

            Toplam                                                        200                                       100

            Görüldüğü gibi deneklerin tamamı bu soruyu cevaplandırmış ve tamamı kendilerine “Bektaşî” ismiyle hitab edilmesini istediğini söylemiştir. Makedonya , Kosova ve Arnavutluk’ta yaşayan Bektaşîler kendilerini sadece Bektaşî olarak görmekte ve başka isimlerle karıştırılmasına şiddetle karşı çıkmaktadırlar.Bu şekilde hareket etmelerinin belki en büyük nedeni  Türkiye ile Arnavutluk Bektaşîleri arasında dedebabalık konusunda mevcut olan anlaşmazlıktır. Çünkü bu bölgelerde yaşayan Bektaşî babaları ve muhibleri Bektaşîlik ile Alevilik arasındaki farkı açıklayabilecek durumda değildirler[24].

Bektaşîliğin esas silsilesini kendilerinin takip ettiklerini, Türkiye’de ise Bektaşîlik konusunda yanlış yorumlar yapıldığını anlatmak için prensip olarak tamamı kendisine Bektaşî ismiyle hitab edilmesini arzulamaktadır.      Ancak şu da bir gerçektir ki Balkanlar’a ve özellikle Makedonya, Kosova ve Arnavutluğa gelen Bektaşî misyonerleri Bektaşîliği herkesin girebileceği, soydan gelmekle hiç ilişkisi olmayan bir tarikat olarak tanıtmışlardır.

                                                SORU 3

                        “Alevi Bektaşî Farklılaşması Var mıdır?”

İFADELER                                                             SAYI                                 %

a)Yoktur,ikisi de aynı anlayışın değişik           20                                      10

isimleridir.

b)Alevilik soydan gelir,Bektaşîlik ise herkesin          27                                   13,5

katılabileceği bir tarikattır.

c)Alevilik şiilikten kaynaklanır , Bektaşîlik ise       46                                     23      

Sünnî bir tarikatır.

d)Farklı düşünüyorsanız lütfen yazınız.             95                                  47,5

e) Cevapsız                                                              12                                    0,6

Toplam                                                                     200                                  100

            Deneklerin yarısına yakını (%47,5) şıklarda verilen ifadelere değil , farklı düşünceler için bırakılan yerde , “ Alevilik Bektaşîlikten farklıdır” ifadesini yazmışlardır. İkinci sorunun değerlendirilmesinde de denildiği gibi, Makedonya’lı Bektaşîlerinin büyük bir kısmı Alevi-Bektaşî farklılığının hangi noktalarda olduğunu bilmemekte, ancak farklı olduklarını babaların birçok sohbetinde işitmişlerdir. Bundan dolayı “Alevilik soydan gelir Bektaşîlik ise herkesin katılabileceği bir tarikattır” şıkkını değil de boş bırakılan yerde  “farklıdır” demişlerdir. %13,5 ise az çok Alevi-Bektaşî farkını bilen, Baba Kazım Bakali’nin [25] sohbetlerine katılan daha yaşlı Bektaşî muhibleridir . Bunlar Alevilik – Bektaşîlik farklılığını Aleviliğin soydan gelmesinde Bektaşîliğe ise herkesin katılabileceğinde görmüşlerdir.

            Bektaşîlerin yaşadıkları diğer bölgelerde belki rastlanmayan  bir husus, ankete katılanların %13 ‘ün işaret ettiği gibi Makedonya’da yaşayan bir grup Bektaşî  Bektaşîliği bir şii tarikatı olarak değil, Ehl-i Beyte sevgi besleyen bir Sünnî tarikatı gibi görmektedirler.

 Kanatlar köyünde yaşayan Bektaşîlerin bir kısmı ise Alevilik ile Bektaşîlik arasında fark görmemektedirler.  Kanatlarlılar Bektaşîlik hakkındaki bilgileri genelde Türkiye’den aldıklarından dolayı böyle bir ayırıma gitmemişlerdir. Kanatlar köyüne “Cem” ve “Nefes” dergileri devamlı gelmekte ve Bedri Noyan Dedebaba’nın kitabı babaların temel kitabıdır.

                                                SORU 4

            “Sünnîlik Hakkında düşünceleriniz nelerdir?”

İFADELER                                                    SAYI                                             %

a) Kur’an-I Kerim, Hz. Muhammed ve                6                                                0,3

sahabenin yolundan gidenlere verilen isimdır.

b) Yezid’in soyundan gelenlere verilen                65                                             32,5

isimdir.

c) Hz. Ali ve evlatlarına düşmanlık  78              3                                      besleyen zümredir.

d) Bektaşîlikle irtibatı olmayan bir                     41                                            20,5

bir düşünce tarzıdır.

e) Farklı düşünüyorsanız lütfen yazınız.         –                                               –

f) Cevapsız                                                         10                                             0,5

Toplam                                                               200                                            100

            “Sünnîlik hakkında düşünceleriniz nelerdir “ sorusunda deneklerin %39, Hz. Ali ve evlatlarına düşmanlık besleyen zümredir cevabını benimsemiştir. 1826 senesinde Yeniçeri Ocağı’nın ilgası ve onunla beraber Bektaşî Tekkelerinin de kapatılması ile Makedonya’da yaşayan Bektaşîler zor günler yaşamıştır. Özellikle 1919-1940 yılları arasında Krallık Yugoslavya döneminde Makedonya’da Bektaşîlere Bektaşî gibi yaşamalarına imkan tanınmamıştır. Bundan dolayı Makedonya Bektaşîleri aynı bölgede beraberce yaşadıkları Sünnîleri , Hz. Ali ve evlatlarına , onun yolunu takip edenlere baştan itibaren düşmanlık besleyen bir zümre gibi görmüşlerdir. %32,5 ise Yezid’in soyundan gelenlere verilen isimdir , cevabını benimsemiştir. Makedonya Müslüman halkı arasında – gerek Sünnî gerek Bektaşî-Yezid ismi kötülüğün ve zulumun simgesidir. Hz. Hüseyin’in  Kerbela’da katlini emreden Yezid Bektaşîlere uzun bir müddet hayat hakkı tanımayan bölge hoca efendileriyle özdeşleştirilmiştir. Ancak Hoca efendilerin bu şekilde hareket etmesinde temel sebep Bektaşîlerin dini görevlere karşı fazla liberal ve heterodoks davranmaları, ibadethanelerde içki kulanmaları v.s. olmuştur. Deneklerden %0,3 kadar çok az olan bir kısmı Sünnîlik için “Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed  ve sahabenin yolundan gidenlere verilen isimdir” ifadesini uygun görmüşlerdir.

            Yapmış olduğumuz gözlemlerde, kendilerini şeriat merhalesini aşan havastan, camiye gidenlerin ise henüz şeriat aşamasında olduklarını söyleyen bazı Bektaşîlerle de karşılaştık. Deneklerin bazıları da Sünnîleri sadece Kur’an ve Hz. Muhammed’in zahir hükümleriyle uğraşan ve batinin lezzetini hissedemeyen kesim olarak görmüşlerdir.

                                                      SORU 5

                                    “ Bir Sünnî ile Evlenir misiniz?”

İFADELER                                            SAYI                                             %

a) Evet                                                     126                                              63

b) Hayır                                                  53                                               26,5

c)Kararsızım                                          –                                                     –

d) Cevapsız                                             21                                                10,5

Toplam                                                    200                                                100

            “Bir Sünnî ile evlenir misiniz”? sorusu araştırmanın dinamik bir yönünü temsil etmekte ve aynı zamanda  Bektaşîlerin toplumsal hayata katılımlarını, çevrelerinde yaşayan, birçok durumda akrabalık ilişkilerinde oldukları Sünnîler hakkında toplumsal hayat açısından değerlendirmelerini ortaya koymaya çalışan bir sorudur.

            Yakın tarihteki uygulamalara bakıldığında, şöyle bir gerçekle karşı karşıya kalmaktayız: Sünnîler Bektaşîlerden kız almışlar amma kız verdikleri çok nadir olmuştur. Ancak XX. asrın ikinci yarısından itibaren bu konuda yeni evlenenlerin Sünnî veya Bektaşî olmaları sorun teşkil etmemiştir. Bektaşîler açısından soruna bakıldığında,Makedonya Bektaşîleri,çevrelerinde yaşayan Sünnîlerden kız alıp vermekten çekinmemişlerdir. Görüldüğü gibi deneklerin %63 “Bir Sünnî ile evlenir misiniz?, sorusuna  “Evet” cevabını vermiştir. Makedonya Bektaşîleri’nin kırgınlığı Sünnî halktan çok, onlara karşı – kendilerinin ifadeleriyle- acımasızca davranan Sünnî hoca efendileredir. Aynı zamanda bu soruya evet demelerinde şüphesiz ki yeni dünya düzeninin getirdiği hayat tarzının  ve Bektaşîlikteki herkese karşı sevgi, saygı ve hoşgörü prensiplerinin de etkisi olmuştur.

            Soruya %26,5  “ Hayır” cevabını vermişlerdir. Özellikle köylerde –Kanatlar, Rasadişte-[26] yaşayan Bektaşîler evlenme konusunda daha tutucu davranmaktadırlar. Onlara göre bir Bektaşî  genç bekar bir Sünnî kızla evlenemez ,ama dul bir Bektaşî erkek Sünnî kadınla evlenebilir. Genç bir Bektaşî kızı Sünnî bir erkekle evlenemez ama dul bir kadın evlenebilir. Çünkü dullar pişkindir ve Bektaşîlikten vazgeçmezler. Bundan dolayı “Bir Sünnî ile evlenir misiniz” sorusuna da “ Hayır” cevabını vermişlerdir.

SORU 6

            “ Sizce Sünnîlik ve Bektalşilik Arasında Bir Zıtlaşma Var mıdır?”

İFADELER                                      SAYI                                           %

            a) Evet                                                      151                                      75,5

            b) Hayır                                                    49                                      24,5

            c) Cevapsız                                                –                                           –

            Toplam                                                      200                                      100

            Görüldüğü gibi anket’e katılanların büyük bir çoğunluğu  (%75,5) Sünnîlik ile Bektaşîlik arasında bir zıtlaşmanın mevcut olduğunu söylemiştir. Komunist dönemi boyunca  tekkelerin kapatılmış olması nedeniyle Bektaşîler tarikat faaliyetleri açısından daha arka planda durdukları için potansiyelde mevcut olan bu zıtlaşma pek görünmemiştir.Ancak 90’lı yıllardan sonra , Bektaşîler toparlanmaya başlamış ve komunist yönetiminin gasb ettiği tekke vakıflarını geri istemek için girişimlerde bulunmuştur.Bu nedenle Makedonya İslâm Birliği ile resmi bir müessese olarak kurulması için teşebbüsler yapılan  Makedonya Bektaşîler Birliği arasında gazete, televizyon ve değişik diğer platformlarda anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır.

            Kırçova[27] bölgesinde yaşayan pomak asıllı Bektaşîler ile Gostivar[28] etrafından ankete katılanlar “ Sünnîlik ile Bektaşîlik arasında zıtlaşma var mıdır” sorusuna “Hayır” yoktur cevabını vermişlerdir (%24,5). Kırçova’da birçok tarikat mevcut olduğundan dolayı – Melami, Halveti, Rufai, Bektaşî – bölgede Sünnî halk tarikatlara daha musamahalı bakmaktadır ve aralarında kız alıp vermekte, iyi geçinmektedirler.

SORU 7

                       “ Bu Zıtlaşma Zararlıdır”.

İFADELER                                        SAYI                                               %

a) Evet                                                 151                                                 75,5

b) Hayır                                                –                                                       –        

c)Cevapsız                                           49                                                    24,5

Toplam                                                200                                                   100

            “Bu zıtlaşma zararlıdır” sorusuna daha önce zıtlaşma vardır diyenlerin tamamı “evet” cevabını vermişlerdir. Kendilerini İslâm şemsiyesi altında gören ve kendilerini Muhammed-Ali’nin yolunu takip edenler olarak  sayan Makedonya Bektaşîleri, Sünnîlerle  mevcut olan zıtlaşmanın hem Sünnîler hem de Bektaşîler için zararlı olacağına inanmaktadırlar. Bundan karlı çıkacak tarafın hem Bektaşîlerin hem  Sünnîlerin düşmanı olan gayr-i müslimler olacağını karşılaştığımız bütün Bektaşîler söylemektedir.

 Balkan savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında Müslümanların arasına parçalanmayı sokmak isteyen birçok şahıs aylarca Makedonya Bektaşî  tekkelerinde babaların yanında kalmış ve onlara siyasi planda nasıl hareket edeceklerini söylemişlerdir[29].

Günümüzde de Bektaşîlike mevcut olan heterodoksluk, aşırı hoşgörü, değişik yazarlar tarafından onları İslâm’dan uzaklaştırmak için kulanılmaktadır. Makedonyalı birçok gayr-i müslim yazar, gazeteci Bektaşîler hakkında konuştukları zaman onları Hristiyanlığa ve hristiyan geleneğine İslâm’dan çok daha yakın olan bir tarikat olarak sergilemektedirler.

            Balkanlar’da asırlarca İslâmın bayraktarlığını yapan Bektaşîler için bu durum hiç de objektif değildir, ancak bunun böyle olmasına Bektaşî babalarının Bektaşîliği gerektiği gibi tanımamaları ne kadar yardımcı  oluyorsa, Sünnî hoca efendilerin [30] de katı davranışı o kadar sebep olmaktadır.

                                                            SORU 8

“ Zıtlaşma Sünnîlerin Hoşgörüsüzlüğünden  Kaynaklanmaktadır”.

İFADELER                                                 SAYI                                          % 

 a) Evet                                                            151                                         75,5 

  b) Hayır                                                           –                                              0

  c)Cevapsız                                                     49                                             24,5

  Toplam                                                           200                                             100

                                                SORU  9

            “Zıtlaşma  Bektaşîlerin İlgisizliğinden Kaynaklanmaktadır?”

İFADELER                                       SAYI                                                 %  

a) Evet                                                 –                                                      0

b) Hayır                                            151                                                  75,5

c) Cevapsız                                         49                                                   24,5

Toplam                                               200                                                  100

            Görüldüğü gibi sekizinci ve dokuzuncu soruda ankete katılan Bektaşîlerin tamamı –zıtlaşma yoktur diyenler hariç (%24,5) – zıtlaşmanın ve anlaşmazlığın sebebini Sünnîlerin hoşgörüsüz davranmalarına bağlamaktadırler.  Toplumsal ilişkiler açışından bakıldığında bu doğrudur ancak ideolojik bazda Bektaşîlerin İslâm dininin temel kural ve prensiplerinden fazla uzaklaşması Sünnîlerin bu şekilde davranmalarına sebep olmuştur. Diğer taraftan birçok Bektaşî’nin de Sünnîliğin değerlerine karşı tavırlarının çok katı olduğunu gözlemlerimizde tespit etmiştik. Özellikle Hz. Ebu Bekir, Ömer ve Osmana karşı tenkidleri çok aşırı ve acımasızdır.

SORU 10

                        “ Bektaşîlikle ilgili  kitap okudunuz mu?”

            İFADELER                                          SAYI                                     %                                          

            a) Evet                                                     172                                     86

b) Hayır                                                   17                                      8                                        

c) Cevapsız                                             11                                      5,5

            Toplam                                                     200                                     100

            Bektaşîlikle ilgili herhangi bir kitap okudunuz mu? Sorusuna görüldüğü gibi büyük bir çoğunluğu (%86) “evet” cevabını vermiştir. Kalkandelen ve Kırçova şehirlerinde yaşayan Bektaşîlerin, Bektaşîlikle ilgili okudukları kitapların tamamı Arnavutça yazılmış veya Arnavutçaya  tercümelerdir. Gözlemlerimizde tespit edebildiğimiz kadarıyla, ankette de ortaya çıktığı gibi en çok ellerde gezen ve okunan kitaplar şunlardır: Amerika Detroit Bektaşî Tekkesinin postnişi Baba Recepi’nin [31] İslâm Tesavvufu ve Bektaşîlik hakkında Arnavutça yazmış olduğu “Misticizma İslâme dhe Bektashizma” adlı kitabı; Ünlü Arnavut şairi ve aynı zamanda Şemsettin Sami’nin ağabeyi olan Naim Bey Fraşeri’nin , Hz. Hüseyin’in  Kerbela’da şehid  edilmesini  nazmen  Arnavutça  anlattığı “Kerbela”

isimli kitabı; Meşhur Arnavut Bektaşî babası ve şairi Dalip Fraşıri’nin Fuzuli’den tercüme ettiği “Hadikatu’s-Suada” kitabı. Bunların dışında ropörtaj yaptığımız babalarda ve evlerine girebildiğimiz birçok Bektaşîde Türkiye’de Bektaşîlikle ilgili Bektaşî ve Alevi yazarlar tarafından  yayınlanmış literatürün büyük bir kısmı ve  “Cem” ve “Nefes” dergileri bulunmaktaydı, ancak birçoğu Türkçeyi bilmemediklerinden dolayı okuyamamışlar.

            Kanatlar köyünde yaşayan Türk asıllı Bektaşîlerde ise en çok okunan kitap Doç.Dr. Bedri Noyan Dedebaba’nın “Bektaşîlik –Alevilik Nedir?” kitabıdır.Bunun yanısıra  “Cem” ve “Nefes” dergileri ,bütün tarıkatları anlatan ve Bektaşîliğe uzunca bir bölüm ayıran  Cemal Çehayiç’in boşnakça yazdığı “Dervişki Redovi u Yugoslaviyi” v.s. adlı yayınlardır.

            Gözlemlere de dayanarak genelleme yapılacak olursa denebilir ki Makedonya Bektaşîleri Bektaşîlik hakkında çok az kitap okumakta ve Bektaşîliğin erkanını ve tarihini çok az bilmektedirler.

                 SORU 11

            “ Kur’an-ı Kerim hakkında aşağıdaki bilgilerden hangisi doğrudur?”

İFADELER                                                     SAYI                                        %

a) Kur’an-I Kerim’in bir kısmı diğer               73                                         36,5

üç halife tarfından  kaldırılmıştır.

b) Kur’an-I Kerim’de Hz. Ali ile ilgili                   89                                         44,5

ayetler halifeler tarafından kaldırılmıştır.

c) Kur’an-I Kerim  Hz. Muhammed döneminden      –                                           0

bugüne kadar eksiklik ve fazlalık olmadan sağlam

bir şekilde gelmiştir.

d) Farklı düşünüyorsanız litfen yazınız             31                                       15,5

e) Cevapsız                                                              7                                         3,5

Toplam                                                                    200                                       100

            Makedonya’da yaşayan Bektaşîlerle yapılan temaslarda onların Kur’an hakkındaki bilgilerinin çok az olduğunu görmüştük, ancak hepsinde kalıplanmış bir yargı mevcuttur, o da bugünkü mevcut Kur’anın Peygamber efendimize indirilmiş olan  Kur’anın tamamı olmadığıdır. Asıl Kur’an’ın Ali’nin elinde bulunan Kur’an olduğunu kabul etmektedirler . Ankete katılanların sorulara verdikleri cevaplardan da anlaşılacağı gibi (%36,5) Kur’an-ı Kerim’in bir kısmının diğer üç halife tarafından kaldırılmış olduğunu söylemişlerdir. (%44,5) de kaldırılan ayetlerin Hz. Ali ile ilgili olduğunu söylemiştir. Deneklerden hiçbiri Kur’an-ı Kerim’in Hz. Muhammed döneminden eksiklik ve fazlalık olmadan sağlam bir şekilde günümüze kadar geldiğini kabul etmemektedir. Farklı düşünceler için bırakılan yerde ise %15,5 değişiklik yapılmış olan ayetlerin zahiri değil batini dünya ile ilgili ayetler olduğunu ifade etmiştir.

            Aliye tarikatlarının diğer üç halifeye karşı olan nefreti Kur’anın eksiksiz ve fazlalıksız olma konusunda bile kendi etkisini göstermektedir..

            Makedonya Bektaşîlerinin sohbetlerinde ve bayramlarında hiç Kur’an okunduğunu da görmedik. Kur’an’da belirlenen hükümleri Makedonya Bektaşîleri en azından sözle kabul etmekte yalnız bunların dışında manevi hayatla ilgili birçok hükmün daha mevcut olduğunu, Ehl-i Beyt’in üstünlüğünü, onlara karşı sevgiyi ve saygıyı söyleyen ayetlerin de var olduğunu öne sürmektedirler.

                                                SORU 12

            “ Hz. Muhammed hakkında aşağıdakilerden hangisi doğrudur?”

İFADELER                                          SAYI                                        %

a) Hz. Muhammed Allah tarafından       178                                         89

insanlara bir rehber ve bir imam

olarak gönderilmiştir.

b) Hz. Muhammed Kur’an-ı Kerim’in       –                                            0

yazarıdır.

c) Hz. Muhammed çevresindeki                  –                                            0

insanlardan menfaat uman ve onları

yanlış yönlendiren bir kişidir.

d) Farklı düşünüyorsanız lütfen               17                                         8,5

 yazınız  

e) Cevapsız                                               5                                          2,5

Toplam                                                      200                                       100

Deneklerin tamama yakını (%89)  Hz. Muhammed hakkında ne düşünüyorsunuz, sorusuna, Hz. Muhammed’in Allah tarafından insanlara gönderilmiş bir rehber ve bir imamdır, cevabını vermişlerdir. Makedonya Bektaşîlerinin tamamı Muhammed a.s. peygamber olarak kabul etmekte ve kendilerine  “Biz Muhammed- Ali’nin yolunu takip edenleriz” demektedirler. Hz. Ali’yi ise imamet ve velayet zincirinin başı, Hz. Peygamber’in dizi dibinde yetişmiş, ilm-i ledün’ü bilen tek şahıs olarak görmektedirler. Hz. Peygamber’in yolunu saptıran, ondan sonra hilafeti ele geçiren Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Emeviler olmuştur, bundan dolayı Peygamber ailesi dışından gelen rivayetler kabul edilmez. Türkiye’de Alevilik- Bektaşîlik şemsiyesi altına sokulmaya çalışılan birçok İslâm dışı iddialar, Makedonya Bektaşîleri arasında mevcut değildir.İslâmın öngördüğü prensip ve kuralları hayatlarında tamamıyla uygulamasalar bile kendilerini İslâmın içinde ve Muhammed – Ali’nin yolunu takip edenler olarak görmektedirler.

SORU 13

       “Hacı Bektaş Veli hakkında ne düşünüyorsunuz?”

İFADELER                                                       SAYI                                %

a) İnsanlığı kurtarmak için gönderilmiş         57                                    28,5

bir zattır.

b)Hz. Muhammed ve Hz. Ali’nin yolunda               21                                    10,5

devam eden bir velidir.

c)İslâmın manevi ve batini yorumunu                  112                                   56

anlayıp müritlerini yönlendiren bir pirdir.

d)Farklı düşünüyorsanız lütfen yazınız.            3                                      1,5

e) Cevapsız                                                              7                                      3,5

Toplam                                                                     200                                    100

Makedonya Bektaşîleri daha önceki sorulara verilen cevaplardan da görüldüğü gibi  Hacı Bektaş Veli’yi bir din kurucusu olarak telakki etmemektedirler.

“Hacı Bektaş Veli hakkında ne düşünüyorsunuz “? sorusuna ankete katılanların (%56) si  “ İslâmın manevî ve batinî yorumunu anlayıp müritlerini yönlendiren  bir pirdir” cevabını vermiştir. Yani, Hacı Bektaş Veli’yi İslâmın içinde bulunan ve onun batini yorumunu yapan pirler zincirinin  bir halkası olarak görmektedirler. (% 28,5) Hacı Bektaş Veli’yi  “İnsanlığı kurtarmak için gönderilmiş bir zat” olarak görmektedir.Katıldığımız sohbetlerde de Bektaşî babaları Hacı Bektaş Veli’nin hayatını anlatırken onun çok sıkıntılı, her tarafta anarşinin  hakim olduğu bir dönemde Horasan’dan kalkıp Anadolu’ya geldiğini ve Anadolu’dan başlayarak Balkanlara, Necef’e, Orta Asya’ya, Haremeyn’e misioner göndererek bütün insanlığın iki dünyada saadetini hedeflemiş olduğunu söylemişlerdir. Hacı Bektaş Veli ve muhiblerinin hitab ettiği insandı. Din ,dil,ırk gözetilmiyor, ancak her milletin kendi değerlerine dikkat ediliyordu.

(%10,5) Hacı Bektaş Veli’yi  Hz. Muhammed ve Hz.Ali’nin yolunda devam eden bir veli olarak değerlendirmiştir. Makedonya Bektaşîleri arasında Hz. Muhammed- Hz Ali- Hacı Bektaş Veli üçlüsü hiçbir zaman gözönünden kaçırılmayan bir husustur. Bu üçlü sırayı düşünerek deneklerin bazıları bu cevabı daha uygun gördükleri kanaatindeyiz.

Farklı düşüncelerin belirtilmesi için bırakılan yerde üç denek Hacı Bektaş Veli’yi Anadolu’nun kurtuluşunu ve Osmanlı Devletin’in yükselişini planlayan siyasi ve manevi bir deha olarak sıfatlandırılmıştır.

SORU 14

                          “Gusül abdesti alır mısınız?”

İFADELER                                             SAYI                                            %

a) Evet                                                     189                                             94,5

b) Hayır                                                    –                                                  0

c) Cevapsız                                              11                                               5,5

Toplam                                                    200                                              100

Görüldüğü gibi ankete katılan Bektaşîlerin (%94,5) yani , tamamına yakını, “Gusül abdesti alır mısınız?” sorusuna “Evet” cevabını vermiştir. Nedenini açıklamaları için bırakılan boş yerde birçoğu şu açıklamayı yapmıştır: Ruhun temizliğini, manevi ve batini mükemmelliği öngören , tavsiye eden bir tarikat nasıl olur da bedenin temizliğine önem vermez.                                                                          Bazıları sıhhat açısından temizliğin faydalarını anlatmış, az da olsa birkaç kişi bunu Allahın bir emri olduğundan dolayı yaptıklarını söylemişlerdir. Ankete katılmayan ancak sohbetlerde veya değişik  münasebetlerle karşılaşmış olduğumuz Bektaşî ailelerden gelen bazı gençlerin guslun ve abdestin ne olduğunu bilmediklerini gördük. Daha yaşlılar ise Müslüman – Türk anlayışında ve geleneğinde gusula verilen ehemmiyetin tesiri altında diğer hiçbir ibadeti yerine getirmeseler bile bu noktada hassas davranmaktadırlar. Soruyu cevapsız bırakan bazı Bektaşîler bu sorudan çok rahatsız olduklarını ve bir Müslümana böyle bir soru sorulmasının abes olduğunu söylemişlerdir.

SORU 15

                                    “Namaz  kılar mısınız?”

İFADELER                                                   SAYI                                          %

a) Evet                                                              47                                            23,5

b) Hayır                                                          139                                           69,5

c) Cevapsız                                                     14                                                7

Toplam                                                             200                                              100

            Makedonya Bektaşîlerinin birçoğunun namaz kılmadıklarını hem ankette hem de kişisel gözlemlerimizde tespit etmiştik. Deneklerin %69,5 “Namaz kılar mısınız” sorusuna “Hayır” cevabını vermiştir. Büyük bir kısmı sebebinin Bektaşîlerin namazın sabah ve akşam yapılan dua olduğunu ,günlük beş vakit namazın tarikatta olmayan basit insanlara has olduğunu söylemişlerdir. Bazıları sebep olarak şunu ileri sürmüşlerdir: Allahu Teala insanın yatıp kalkmasına muhtaç değildir, insanda önemli olan kalplerin sevgi dolu ve temiz olmalarıdır. Harabati Baba Bektaşî Tekkesinde Mescit binası vardır, ancak henüz geri alınmamıştır, geri alınan Meydan Evi kısmında namaz kılınmadığını Baba Tahir Emini kendisi söylemiştir. Makedonya’da bulunan diğer Bektaşî tekkelerinde namaz kılınmamaktadır[32].

            %23,5 ise namaz kıldıklarını ve kendine Müslüman diyen herkesin namazla mükellef olduğunu söylemişlerdir.Bektaşîlikte sabah ve akşam yapılan özel duaların ise namazı kıldıktan sonra manevi bakımdan yükselme şartıdır. Bektaşîlerin diğer Müslümanlardan farkı namaz kılmamakta değil daha fazla namaz ve ibadet etmekte olmalıdır, demişlerdir. Bu şekilde düşünen Bektaşîlerin bile namaz kıldıklarını görmedik. Prensip olarak  da Bektaşîler camiye girmemektedirler.

                                                SORU 16

                                 “ Oruc tutar mısınız?”

            İFADELER                                             SAYI                                       %

            a) Evet                                                      81                                         40,5

            b) Hayır                                                   117                                        58,5

            c) Cevapsız                                                2                                            1

            Toplam                                                      200                                          100

            Görüldüğü gibi deneklerin yarısından fazlası ( %58,5) oruc tutmadıklarını söylemiştir. Neden tutmadıklarını açıklarken, birçoğu orucun  sabahtan akşama kadar aç kalmak olmadığını asıl orucun kalpleri kötülüklerden temizlemek ve ruhun derecelerini yükseltmek için duada bulunmak olduğunu söylemişlerdir. Kur’anda geçen “Savm” kelimesi bu anlamdadır Sünnîlerin tuttukları oruc şekli ise bu kelimenin yanlış anlaşılmasından ileri geldiğini ifade etmişlerdir.                       

            %40,5 ise tam tersine, Ramazan’da tutulan orucun Bektaşîler için farz olduğunu bunun dışında Muharrem ayının da ilk on günün de farz olduğunu açıklamalarında ifade etmişlerdir.

            İki Ramazan sırayla Bektaşîleri gözetlemek imkanını bulmuştum ve Makedonya’da yaşayan Bektaşîlerin oruç tutmadığını kendim tespit ettim. Babalara neden oruç tutulmadığını sorduğumuzda, onlar Ramazan orucunun  Bektaşîler için de farz olduğunu ancak kimseyi buna zorlayamayacaklarını ifade etmişlerdir.

SORU 17

            “ Kendinize has toplantılarınız  ve merasimleriniz var mıdır?”

İFADELER                                                 SAYI                                          %

a) Evet                                                         191                                          95,5

b) Hayır                                                         –                                               –

c) Cevapsız                                                   9                                              4,5

Toplam                                                       200                                             100

            “Kendinize has toplantılarınız ve merasimleriniz var mıdır”? sorusuna, soruyu cevaplayanların tamamı (%95,5) “Evet” cevabını vermiştir. Merasimlerinin de Sultan Nevruz,  Aşure, Cuma Akşamı Sohbetleri olduğunu ifade etmişlerdir. Makedonya Bektaşîleri günde iki defa dua ve zikir için toplanmaktadırlar,ancak bu toplantılar zorunlu değil gönüllüdür. Zikirler saz eşliğinde yapılmakta, okunan dualar ve sohbet sırasında verilen bilgiler avam için sırdır. Bunlar Peygamber efendimize Mirac esnasında verilen ve sadece bazı şahıslara açıklanan dualar ve bilgilerdir.Bu nedenle Bektaşî olmayanlar bu zikirlere katılamaz ve onlar için bu dualar bir sırr gibi kalır.

            Her Cuma akşamı tekkelerde sadece Bektaşîlerin katılabileceği sohbetler yapılmaktadır. Bu sohbetlerde saz eşliğinde gazeller, nefesler okunmakta, Bektaşîlik hakkında sorular sorulmakta ve dualar yapılmaktadır.

            Yeni biri Bektaşîliğe girmek istediğinde  İkrar Töreni yapılır. Bu törene yakın şehirlerde bulunan babalar, ve muhibler katılır, yemekler pişirilir ve aday İkrar Ayininde yapılması gereken dua ve merasimle Bektaşîliğe girmiş olur[33].

            Makedonya’da Bektaşîler yılda iki defa özel merasimler yapmaktadırlar:

  1. Aşurenin Pişirilmesi – Muharrem ayının birinci gününden onuncu gününe kadar oruç tutarlar. Peygamber efendimizin torunu Hz. Hüseyin Kerbela’da Muharrem ayının onuncu  ve cuma günü şehit edilmiştir.  Aşure bu günde onun ve onunla birlikte Kerbela’da şehit düşenlerin ruhu için pişirilir ve dağıtılır.O akşam tekke sabaha kadar açıktır ve sadece Müslüman olanlar değil herkes gelip  aşure yer evlere de götürürler.
  2. Sultan Nevruz – Bektaşîlerin büyük bayramı olan Nevruz Makedonya Bektaşîleri tarafından  da kutlanmaktadır. .Nevruz sabahı (21 Mart) Nevruz Erkanı icra edilir, Nevruziyeler okunur , nefesler söylenir , yeni biri Bektaşîliğe girerse meydan açılır ve ikrar ayını da yapılır. Bektaşîler Sultan Nevruz’u Hz. Ali’nin doğum günü olarak kutlamaktadırlar. Bu bayram üç gün sürer.

Bu toplantıların dışında muhiblerden birinin oğlu olursa tekkede kurban kesip yemek pişirir ve bu münasebetle Bektaşîler yine bir araya gelip gazeller, nefesler okurlar. Aynı merasim nikah kıyıldığında da yapılır.

Bektaşîlerden biri vefat ettiğinde yakınları onun ruhuna tekkede  mevlid okuturlar ve yemek pişirirler.

SORU 18

                      “Musahibiniz var mıdır?”

İFADELER                                                    SAYI                               % 

a) Evet                                                              12                                 0,6

b) Hayır                                                              8                                  0,4

c) Musahibin ne olduğunu bilmiyorum             175                                  87,5

d) Cevapsız                                                         5                                   2,5      

Toplam                                                             200                                   100

            Makedonya Bektaşîleri arasında musahiplik hemen hemen  bilinmemektedir.  Anketten de anlaşıldığı gibi deneklerin %87,5 musahibin ne anlama geldiğini bilmemektedir. Toplam olarak “Hayır “ ve “Evet” cevabını veren sadece %10 dır.

 70-80 yaşlarında olan bazı Bektaşîlerle yaptığımız sohbetlerde onların musahipliğin ne olduğunu bildiklerini gördük. Kendilerinin de musahibleri olduğunu ancak onlardan bazılarının Hakka yürüdüğünü, bazılarının da Türkiye ve Amerika’ya göç ettiklerini ifade ettiler. Baba Tahir Emini de 40-50 yıl önce aynı törende nasib alanların musahib olduğunu ancak son dönemde –kendisinin ifadesiyle- babaların Bektaşîliği gerektiği gibi bilmediklerinden dolayı bu kuralın uygulanmadığını söyledi. Musahiplik ise Bektaşîlikte çok önemli olan bir kuraldır. Birbiriyle musahip olanlar, hayatın her safhasında birbirine yardımcı olurlar .

            Bektaşî adetlerinde diyor Baba Emini,musahiplik iki muhibin kıyamete kadar süren kardeşliğidir[34]. Musahiplik hayatta bir defa yapılır. Ölüm, dargınlık ya da ayrılık gibi nedenlerden bu ikrar bozulsa da bir daha tekrarlanmaz.

                                                SORU 19

                                  “Aşure pişirir misiniz?”

İFADELER                                                           SAYI                                   %  

a) Evet                                                                    192                                     96

b) Hayır                                                                     –                                        –

c) Cevapsız                                                             8                                           4

Toplam                                                                 200                                        100

            Görüldüğü gibi deneklerin %96 si Aşure pişirdiklerini. Nasıl pişirdikleri sorusuna ise, tekkede grup halinde pişirdiklerini  ve yöre halkından 10 Muharrem’de tekkeyi ziyaret edenlere dağıttıklarını; bazıları evlerde de ayrıca pişirip komşularına ve akrabalarına dağıttıklarını ifade etmişlerdir[35]. Aşure’ye buğday, kuru fasulye, mısır, ceviz, kuru kayısı, elma v.s. konulur, büyük bir kazanda tekkede pişirilir. Aşure pişirilirken Mersiyeler okunur, aşçıbaşıdan başlayarak sırayla bütün muhiban kepçeyi eline alıp aşureyi karıştırırlar. Aşure pişirildiği günden üç gün sırayla tekkelerde şiir geceleri düzenlenir, nefesler okunur, Bektaşîlikle ilgili konferanslar verilir.

SORU 20

            “Bektaşî babaların  görevleri aşağıdakilerden hangileridir?”

İFADELER                                                       SAYI                                %

a) Günahtan korunmuş bir pirdir.                         37                                  18,5

b) Kendisine bağlı müridlere yol                        121                                 60,5

gösteren,bellî dini merasimleri idare eden

cemaat reisidir.

c) Bir grup Bektaşînin güvenini kazanmış             –                                       –

bilgisi olmayan, yaşça büyük, saygı duyulan

şahıslara verilen isimdir.

d)Farklı düşünüyorsanız lütfen yazınız          29                                     14,5

e) Cevapsız                                                           13                                      6,5

Toplam                                                                 200                                      100

Bektaşîler babalarına aşırı saygı duymakta ve onları kendilerine yol gösterecek reis olarak kabul etmektedirler. Ankete katılan Bektaşîlerin yarısından fazlası  (%60,5) “Bektaşî Babalarının görevleri hangileridir” sorusu için   “Kendisine bağlı müridlere yol gösteren, belli dini merasimleri idare eden cemaat reisidir” cevabını benimsemiştir. %18,5 Bektaşî babalarını günahtan korunmuş  bir pir olarak görmüştür. Farklı düşüncelerin belirtilmesi için bırakılan boş yerde (%14,5) Bektaşî babalarını insanın manevi hayatını yönelten , muhiblerini manevi hayatın aşamalarına  taşıyan gizli ilmi (ilm-i ledün) bilen şahıslar olarak anlatmışlardır. Birçoğuna göre Baba siyasete karışmaz ve hiçbir partiye üye olamaz,onun alanı manevi hayattır. Sohbetlerine katıldığımız veya dışarıdan gözlediğimiz bazı  Bektaşîler  babalar önünde çok saygılı davranmakta, Baba’dan gelen emrin etrafında  hiç düşünmeden uygulamaktadırlar. Bunun en önemli nedenlerinden biri babaların onlara karşı gizli ve dokunulmaz (tabu) yöntemli konulara  devamlı temas etmesinden dolayı olsa gerek. Baba muhibe bir işi emredeceği anda  ruyaya başvurmaktadır. O rüyada Hz. Muhammedi, Hz. Ali’yi, Hacı Bektaş Veli’yi veya Balım Sultan’ı görmüş ve falan dervişin bu işte şu şekilde hareket etmesi gerektiğini söylemiştir. Dolayısiyle dokunulmaz olan bu zatlardan birinin ismi anıldığında tartışılacak konu kalmamaktadır. Bu gibi durumlar özellikle seçimlerde kim için oy kulanılması gerektiği dönemlerde çok fazla mevcuttur. Babalar aynı zamanda cemaatine sohbet sırasında Bektaşîlikten bahsederken erkandan, ibadetlerden bahsetmez, sohbet konuları genelde insanı menfi veya müsbet manada heyecanlandıran Hz. Ali’nin kerametleri, katledilmesi, Kerbela hadisesi, Hacı Bektaş’ın Anadolu’ya gelişi ve diğer menkibelerdir. Bektaşîlerin sağduyusuna değil hissiyatına hitab edilmekte ve birçok defa hatalı davranışlara sebep olunmaktadır.

                                                SORU 21

“Sizce İslâm dininde ferdin hareketlerini yönlendiren aşağıdakilerden                                                                                                 

                                         sırasıyla hangileridir?”

İFADELER                                                      SAYI                                         %

a) Kur’an, Sünnet, alimlerin görüşleri .                 18                                           0,9

b) Hacı Bektaş Veli’nin direktifleri.                    93                                          46,5

c) Yaşayan ve bağlı olduğumuz                       51                                          25,5

  Bektaşî babanın direktifleri.

d)Farklı düşünüyosanız lütfen                           22                                           11

yazınız.

e) Cevapsız                                                           16                                            8

Toplam                                                                  200                                       100

            Bektaşîlerinin büyük bir bölümü Hacı Bektaş Veli’yi Kur’an’ı   en iyi anlayan ve batini bir uslupla yorumlayan şahıs olarak görmektedirler. Bundan dolayı “Sizce İslâm dininde ferdin hareketlerini yönlendiren sırasıyla hangileridir”? sorusuna sadece %9 Kur’an, Sünnet ve alimlerin görüşleri cevabını vermiştir. %46,5 ise soru için Hacı Bektaş Veli’nin direktifleri cevabını uygun görmüştür, çünkü Hacı Bektaş Veli bir İslâm misyoneridir ve her millete, milletin diline, ırkına, gelenek ve törelerine zarar vermeden İslâmın  prensiplerini aşılamaya çalışmıştır. %25,5’i Müslümanın hareketlerini yönlendiren  zamanın Bektaşî babalarıdır, demiştir. Dönemin sorunlarını ve ne şekilde hareket edilmesi gerektiğini  en iyi bilen , yeteneğinin, zahiri ilmin yanında gizli bilgiyle de donatılmış Bektaşîlerin bağlı olduğu Baba’dır. Araştırma sırasında irtibata geçebildiğimiz birçok baba da bu konunun üzerinde çok durmaktaydı. Hacı Bektaş Veli’nin direktiflerini en iyi anlayan onlar oldukları ve hiçbir zaman onun öğretilerinin dışına çıkmadıklarını, bunun için Baba’nın direktiflerinin Hacı Bektaş’ın direktifleri olduğunu ileri sürmüşlerdir.

 Deneklerin bir kısmı (%11 cıvarında) daha farklı düşünmektedir. Onlara göre Müslümanın hareketlerini yönlendiren Kur’an, Sünnet, Hacı Bektaş Veli ve diğer alimlerin direktiflerinden şahıs tarafından elde edilen sonuçlardır. Bunlar dini individuel boyuta, toplumla ilişkisi olmayan bir anlayış olarak görmekte, bundan dolayı bütün bu zikredilen kaynakların direktiflerini her insan kendi tabiatına uygun şekilde yorumlamalıdır.

SORU 22

“ Makedonya’da dinî hayatın gelişmesinde Bektaşîler ne şekilde katkıda                                                                 bulunabilirler?”

            İFADELER                                                       SAYI                          %

            a) Meşihat [36] ile birlikte hareket                       –                                 –

            edilmelidir.

            b) Bektaşîliğin esası olan sevgi                         61                              30,5

            ve hoşgörü ile kurum dışı çalışmalar

            yapılmalıdır.

            c) Bektaşîler Birliği kurulmalıdır.                    95                               47,5

            d) Farklı düşünüyorsanız lütfen                        32                               16

            yazınız.

e) Cevapsız                                                          12                                 6

            Toplam                                                                  200                              100

            Kalkandelen şehrinden ankete katılan Bektaşîlerin tamamı ve bu tekkeye bağlı Gostivar Bektaşîleri (%47,5) Bektaşî Birliğinin kurulması gerektiğini savunmuştur. Daha önceden de söylenildiği gibi Kalkandelen Harabati Baba Tekkesi büyük bir külliyedir ve aynı zamanda birçok vakıfı da vardır. Bu vakıfların tamamı komunist yönetimi tarafından gasb edilmiş, ancak demokrasi hareketleriyle kısım kısım vakıflar iade edilmeye başlamıştır. Bektaşî Birliğinin kurulması için çalışmaları hızlandıran şüphesiz ki en büyük etkenlerden biri vakıflar iade edildiği zaman onları sahiplenmek arzusudur. Diğer bölgelerde ise  (Kırçova , Kanatlar) Bektaşîler bu fikre karşı çıkmaktadırlar ve kurumdışı çalışmak, Bektaşîlikte mevcud olan ve ecdadın da metodu olan sevgi, saygı ve hoşgörü  ile hareket edilmesi gerektiğini savunmuştur (%30,5) . Deneklerin hiçbiri Meşihat şemsiyesi altında çalışmayı uygun görmemiştir. Bu anlaşmazlık için Bektaşîlerin geleneğinde Sünnî kurumlara karşı hissedilen kin ne kadar etkiliyse, Meşihatın diğer anlayışlara karşı  olan anlayışsız ve katı davranması da o kadar etkili olmaktadır. Deneklerden %16  tekkeleri bir kurum olarak görmekte   ve ayrı bir örgüte ihtiyaç olmadığını söylemektedir.

Makedonya’da yaşayan Bektaşîlerin tamamı dini inanç bakımından  kendilerini İslâmın bünyesinde ve Muhammed- Ali’nin yolunun takipçileri olarak görmektedirler. Dünyada diğer Bektaşî gruplarda da olduğu gibi en önemli bayramları Aşure (Matem ) ve Sultan Nevruz’dur. Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı da bayram olarak kutlanmaktadır.

            Sabah ve akşam günde iki defa kendilerine has duaları okuyup ibadet ederler, Cuma akşamlarında tekkede bir araya gelerek sohbet yapılır, nefesler okunur,dua edilir. Birinin çocuğu olduğu zaman tekke’de mevlid düzenlenir ve yemek yapılır. Cenaze ile ilgili bütün adetler Sünnîlerde olduğu gibidir ve genelde cenazeler cami imamları tarafından hazırlanır. Aynı şekilde biri Bektaşîliğe girdiği zaman yapılan ayinden (İkrar Ayini) sonra tekkede yemek yapılır ve beraberce yenilir.

            Makedonya’da Sünnîler ile Bektaşîler gereken toleransı birbirlerine göstermemektedirler, iki tarafta da başta yer alan önderlerin birbirine hoşgörüsüzlüğü vardır.

            Kısaca yukarıdan beri sayılan şu sonuçlar itibariyle bir genel değerlendirme yapılacak olursa Bektaşîler, Makedonya’da yaşayan Müslümanların geçmişinde hem dinî-tesavvufî açıdan hem de sosyal ve kültürelhatta folklorik açılardan , derin izler bırakmışlardır. Ancak 1826’dan sonra Bektaşîlik manevî özünden büyük ölçüde uzaklaşmıştır. Arnavut asıllı Bektaşiler, bölgede ortaya çıkan değişik siyasî hareketlere katılmış; Arnavut Millî Uyanışını kışkırtan güçlerin de yardımıyla Osmanlı Devleti’nin çökmesi için tüm güçleriyle çaba sarfetmişlerdir. 1919’dan sonra 70 yıl kadar faaliyetleri yasaklanan ve yer altına çekilmek zorunda kalan Bektaşîler, bu dönem zarfında tarihî asıllarından uzaklaşmışlardır. Günümüzde ise tarihte olduğundan çok daha farklı bir yapıda, sadece folklorik cephesiyle varlıklarını sürdürmeye çalışmaktadırlar.


[1] Tahsin Saraç, Büyük Fransızca-Türkçe Sözlük, TDK Ankara , 1976; Georges Castellan, Historie des Balkans (XIV-XX siecle). Arnavutçaya tercüme eden: Arben Puto ve Luan Omari, Tirana 1992, s.11.

[2] Bugün bağımsız olan Makedonya Devleti  sadece bu kısımdan ibarettir. Kuzeyinde Sırbistan , güneyinde Yunanistan, batısında Kosova ve Arnavutluk, doğusunda da Bulgaristan yer almaktadır. Başkenti Üsküp diğer büyük şehirleri Manastır, Pirlepe, Tetova (Kalkandelen)dır. Yüzölçümü 25.713 km2, nufusu 2 milyon 300 bin olan Makedonya’da çeşitli milletler yaşamaktadır.

Nufusun %50 sini gayr-i müslimler ( Ortodoks Kilisesine mensup Makedonlar), diğer %50 sini ise Müslümanlar (Arnavutlar 850.000, Türkler 200.000 ve Pomaklar ile Boşnaklar 100.00 ) teşkil etmektedir.

[3] Palikruşeva G.-Tomovski K,Les Tekkes en Macedoıne aux XVIII et XIX sıecle, s.203-211, Anti del secondo congres so inter nazıonale di orte Turcha, 26-29 Septembre 1963 Venezia, İnstitut Universıtarıo Orientale,Napoli 1965.

[4] F.W. Hasluck, Bektaşî Tetkikleri (Terc. Ragıp Hulusi) İstanbul Devlet Matbaası,İstanbul 1928,s.85.

[5] Makedonya’da tarikatların dağılımına bakıldığında şöyle bir gerçekle karşı karşıya kalınmaktadır:Rufai şeyhleri  faaliyetlerini genelde şehirde yaşayan Türk zanatçıları arasında devam ettirmiştir. Halvetiler daha çok Pomakça konuşan ahali (pomak,torbeş) ile irtibatta bulunmuş,Bektaşîler ise muhiblerinin büyük bir bölümünü Arnavutların arasında bulmuşlardır.

[6] Yeniçerilik ile kader ortağı olan Bektaşîliğin ne zaman içiçe girdikleri, bu kaynaşmanın ne zaman olduğu tarihçilerimiz arasında sürekli ve muhtemelen  bitmeyecek bir tartışma konusudur.

“ Tarihi rivayetlerin aksini ortaya koymasına rağmen Hacı Bektaş Veli  hala daha Yeniçeri Ocağı’nın kurulmasında doğrudan ilgili imiş gibi gösterilir. Hacı Bektaş Veli’nin doğrudan yeniçerilikle bir ilgisinden ve onlara “Ak börk” giydirmesinden kesinlikle söz edilemez ise de ,menkibeler “ak börklu” askerlerin onun tarafından kutlulanmasını ve kendilerine “ yeniçeri” adını vermesini anletırlar. Bu durum,tarihi gerçeklere uygun düşmezse de yadırgamamak gerekir; çünkü futuvvet geleneğinin yaygın olduğu bir dönemde her meslek ve san’at kolunun bir pirinin şart olduğu şeklindeki yaygın inanç ,yeniçeriliği “erenler serveri ve gaziler serdarı” sayılan Hacı Bektaş Veli gibi bir din ulusunun ruh ve “dinamizm” ile şekillendirmek istemiştir. Krş. Ethem Ruhi Fığlalı,Türküye’de Alevilik Bektaşîlik , s.154 ; Reha Çamuroğlu, Yeniçerilerin Bektaşîliği ve Vaka-i Şerriyye, s.30.

[7] J.K. Birge, A.g.e. s. 83.

[8] Vişko Ali , Harabati Teqe e Tetoves dhe Veprimtaria ne te ne perıudhen e kaluar, Tetove 1997, s.35

[9] Arnavutça yazılan literatürde ve onlardan naklen Hasluck’ ta bu iki şahısa Paşa ünvanını vermişlerdir. Ancak Kalkandelen’in idarecileri olan bu iki zatın paşa olmaları imkansızdır. Çünkü Kalkandelen Osmanlı döneminde sadece bir Kaza idi, paşalık hiçbir zaman olmadı.

[10] Radovan Samardziç, Sulejman I Roselana, Beograd 1976 ,s.17,26.

[11] Dzemal Çehajıç, Dervişki Redovi U Jugoslovenskim zemljama,Sarajevo 1986, s.175.

[12] J.K. Birge , Max Choublıer, Stefan Tomiç v.s.

[13] A. Prişta, Bektashınjte e Shqıperıse, Korçe 1921, s.5.

[14] A Prışta , A.g.e. s.6.  Komisyonda yer alan babalar şunlardır: Ahmet Baba Turani, Suleyman Baba, Elbasanlı Ahmet Baba, Cemal Baba, Mustafa Baba, ve Kamber Baba.

[15] Derviş Kazım Bakkali ile Derviş Musa Hinadema Kalkandelen’e geldiklerinde şehrin eşrafından, aynı zamanda Bektaşî muhibbi de olan Dr. Cafer Süleymani’nin evine yerleştiler. Dr. Cafer Süleymani Arnavutluğun güneyinde Skrapar şehrinde doğdu. İstanbul’da Tıb Fakültesini tamamladıktan sonra Gostivar’a tayını çıktı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Bulgarlar tarafından esir alındı ve Bulgaristan’ın Stara Zagora şehrinde doktor gibi çalıştırıldı. Savaştan sonra Dr. Cafer Kalkandelen’e gelip oraya yerleşti. İki Dünya Savaşı arasında Kalkandelen halkına çok yardımcı oldu. 1941-1944 İkinci Dünya Savaşı yıllarında Harabati Baba Bektaşi tekke’sinin açılıp faaliyetlerine devam etmesinde de çok çaba sarf etti. 1954 yılında Kalkandelen’de vefat etmiştir.

[16] Yugoslavya Krallığının en meşhur krallarından olan Kral Aleksandar Üsküp’te  ismini taşıyan Büyük Aleksandar Medresesini kurmuştur.

[17] Kalkandelen’de bu dönemde Bektaşîlerin İslâmın prensiplerine dönmeleri için çok uğraşan hoca efendilerin arasında Ali ef. Matlı,Cemil ef Yusuf,Bedaet ef. , Ali ef. Metoşe v.s. Gostivar’da Dukka’lı Hasan ef., Kırçova’da Necmi ef. Berzat v.s.

[18] 40 yıl Yakova Bektaşî Tekke’sinin postnişinliğini yapan Baba Kazım Bakali , aynı zamanda Balkan Bektaşîlerinin de başıydı. 1941 yılında Salih Niyazi Dede’nin İtalyanlar tarafından öldürülmesi, 1945 yılından sonra Enver Hoca’nın kurduğu komunist yönetim Arnavutluk’ta Bektaşîlerin faaliyetlerini yasaklamasıneticesinde,Balkanlar’da tek güçlü tekke olarak Kosova’daki bulunan Yakova Bektaşî Tekkesi kaldı.

[19] 1941 yılında öldürülen Salih Niyazi Dede’nin yerine vekil bıraktığı Dede Abbas’a, komunistlerle beraber hareket eden Baba Faya Martaneshi gelip Bektaşîliği komunizm ile bağdaştırmayı teklif edince Dede Abbas onu mürted sayarak öldürmüştür. Daha sonraları Dede Abbas da komunistler tarafından öldürülmüştür.

[20] Begoviç M, Organizacıja İslâmske Vjerske U Kraljevini Jugoslaviji,arhiv za pravne I druştvene nauke,god XXIII,knj. XXV,5 , Belgrad 1968 ,s.378.

[21] Kalkandelen Harabati Baba Bektaşî Tekkesi  İkinci  Dünya Savaşı’ndan sonra tamamen kapatılmıştır. Bu tarihten sonra harabeye dönüşmüş olan tekkenin, içindeki yapıların birçoğu yıkılmış ve yok edilmiştir. 1967 yılında tekke avlusundaki bütün yapıları türistik amaçla “ Teteks” tekstil fabrikası tarafından eski özelliğine yakın bir şekilde restore edilerek turistlere sunulmuştur. Günümüzde de tekkenin büyük bir kısmı turistik tesis olarak kulanılmaktadır.

[22] Şukriç Niyaz , İslâmska Zaednica u Bosni I Hercegovini nakon oslobodjenja,İslâm I muslimani u BiH , Sarajevo 1977 ,s.153-168.

[23] Kanatlar köyü Bektaşîleri Türk asıllı Bektaşîdir. Ankete katılımlarının da düşük olması eğitim seviyelerinin düşük olmasından dolayı olmuştur. Yıllarca bu köyümüz ve cıvarında bulunan birçok Türk köyü kasıtlı ihmal edilmiş, okul açılmamış, öğretmen gönderilmemiştir. Makedon devleti bununla Doğu Makedonya’nın büyük bir bölümünde olduğu gibi  buradaki Türkleri  degöçe mecbur etmeye çalışmıştır.

[24] Bu gerçeği Makedonya Bektaşî babaları ile yaptığımız ropörtajlarda açıkça tespit ettik.Aynı şeyi Arnavutluk Bektaşî babalarının gazete ve televizyon demeçlerinde de gördük.

[25] Baba Kazım Bakali hakkında bkz. Vishko Ali, Harabati Teqe e Tetoves Dhe Veprimtaria  Ne Te Ne Perıudhen E Kaluar, Tetove 1997. S. 47-52.

[26] Rasadişte köyü Kalkandelen’e bağlı tamamı Bektaşî olan bir köydür.

[27] Kırçova Makedonya’dan Arnavutluğa giden yol kenarında Gostivar ile Ustruga arasında bulunan ve değişik tarikatların mevcut olduğu bir şehirdir.

[28] Gostivar Kalkandelen’den 25 km  uzak Türklerin en yoğun bulundukları Makedonya şehirlerinden biridir.

[29] Kalkandelen Harabati Baba  Bektaşî Tekkesinin postnişinliğini yapan İştipli Baba Hamza döneminde (1910-1914) tekkede birçok fransız ve ingiliz kalmıştır.Bu dönemde tekkeyi Max Choublier’de ziyaret etmiş ve “ Les Bektachies et La Rumelie” isimli bir makale yazmıştır.

[30] Özellikle Suudi Arabistan’dan mezun olan yeni nesil ilahiyatçılar bu konuda çok katı ve hiç toleranssız davranmaktadırlar.

[31] Baba Recep Ferdi Arnavutlukta komunist rejimi başladıktan sonra Mısır’a kaçmış ve uzun bir müddet Kaygusuz Abdal Tekkesinde hizmet etmiş,50’lili yıllarda oradan da göç edip Amerika’da Detroit’te bir tekke kurup faaliyetlerine devam etmiştir.Halifelik erkanını Doç. Dr. Bedri Noyan’dan görmüştür.Detroit Tekkesi halen faaldır ve 1995 yılında Recep Ferdi Baba’nın vefatından sonra postnişliğe Baba Flamur  oturmuştur.

[32] Diğer tarikatların- Halveti , Rufai – tekkelerinde ise beş vakit namaz kılınmaktadır.

[33] İkrar Ayini hakkında bkz. Bedri Noyan, A.g.e. s.270; E.R. Fığlalı, A.g.e. 320 ve devamı; Cemal Sofuoğlu-Avni İlhan, A.g.e. s.116-118.

[34] Makedonya’da Bektaşî olmayan Sünnî halkta da bu ahiret kardeşliği anlayışı mevcuttur. Makedonya’da yaşayan birçok insanın “ahretlik” denilen bir kardeşi vardır.

[35] Makedonya Müslümanlarının büyük bir kısmı – ister tarikatta olsun ister olmasın – Muaharrem ayında aşure pişirirler ve komşularına, akrabalarına dağıtırlar.

[36] Meşihat, devletten bağımsız çalışan Makedonya Müslümanlarının resmî temsilciliğidir.